Biletino.com‘un bu haftaki konuğu Dada Salon Kabarett‘in önemli isimlerinden Murat Tolga Şen oldu. Tecrübeli oyuncu, metin yazarı ve eleştirmen kimlikleriyle tanıdığımız Murat Tolga Şen’i yakından tanımak istedik.
İşte merak edilen yönleriyle Murat Tolga Şen!
Murat Tolga Şen Röportajı
Murat Tolga Şen Hakkında
Öncelikle Murat Tolga Şen kimdir, neler yapar, sinema eleştirmenliğine tiyatroya nasıl başlamış onları öğrenelim.
Biletino: Bize biraz kendinizden ve yaptığınız işlerden bahseder misiniz? Murat Tolga Şen kimdir?
Murat Tolga Şen: Sinema/TV eleştirmenliği, metin yazarlığı, tiyatro oyunculuğu ve ressamlık yapıyorum.
Kısaca kendimden bahsedecek olursam; 1973 yılında Amasya’da doğdum, ilk ve orta öğrenimimi de orada tamamladım. Sonrasında ailemle birlikte Kocaeli’ye taşındık. Yüksek öğrenimimi Sosyoloji alanında gerçekleştirdim.
![](https://blog.biletino.com/wp-content/uploads/2022/03/20.jpg.webp)
B: Peki sinemayla Nasıl Tanıştınız?
MTŞ: Anne tarafım Samsunlu’dur. Ben çocukken de her fırsatta Amasya’dan Samsun’a geçerdik. Aradaki mesafe çok kısa, bu sayede Samsun’da kuzenlerimle büyüdüm. Ne büyük bir şans ki o yıllarda eniştem Samsun’daki Zafer Sineması’nın müdürü ve hissedarıydı. Bu arada Zafer Sineması o yıllarda Samsun’un tek sinemasıydı ve balkonlu, kocaman bir sinemaydı. Benim çocukluğum da orada geçti. Sinemayı çok seviyordum. Başka hiç bir yerde olmak, sinema salonunda olmak kadar beni mutlu etmiyordu. Sürekli filmlere girip çıkıyordum. Bir filmi kaç kere seyrettiğimin bir önemi yoktu. Ben defalarca girip aynı filmi izliyordum. Harçlığım bittiğinde el fenerini kapıp yer göstericiliği yapıyordum. Makine dairesindeki abilerle çok iyi anlaşıyordum, onlarla birlikte makine dairesine gidiyordum. Bazen filmleri keserlerdi o dönemde. Bu film parçalarını alıp merceğimle bakıyordum.
Böyle anlatınca Cinema Paradiso filmini anlatıyor gibi oluyorum ama benim çocukluğum da ona yakın bir çocukluktu ve bu muhteşem bir şeydi.
Bazen korku filmlerine girmek isterdim ve bunun için annemlerden ve eniştemden saklanarak, gizli gizli salona girerdim. Sinemada çalıştığım için kuytu köşeleri de biliyordum. Bir gün Exorcist filmini isledim ve birkaç ay yalnız uyuyamadım 😀
B: Sinema yazarlığına nasıl başladınız? Sinema salonundaki bu tecrübelerinizin etkisi oldu mu?
MTŞ: Evet, ilk sinema yazarlığıma bu sinemada başladım. Çünkü o zamanlar sinema salonlarının sahipleri karar veriyorlardı hangi filmlerin gösterileceğine. Sinemalar şimdiki gibi bir dağıtım şekliyle çalışmıyorlardı. Eniştem de yeni bir film geldiğinde benim izleyip yorumlamamı isterdi. Ben de filmi izledikten sonra “müdiriyet”e gider heyecanlı bir şekilde filmin iyi ve kötü yanlarını anlatırdım. Eğer eniştem odasında değilse de elime kağıt kalem alıp film eleştirisi yapardım. O zamanlar tabi okuma yazmayı da yeni sökmüştüm 😀 Bir film eleştirisinde tabi ne olduğu konusunda o zamanlar bir fikrim yoktu ama bu heves ve heyecan hep devam etti.
B: Öteki Sinema nasıl başladı? Bize Öteki Sinema ve sinema eleştirmenliği kariyerinizden bahsedebilir misiniz?
MTŞ: Gölcük’te yaşarken, Gölcük Garnizonu’nun ihalelerine katılan bir firmam vardı. Ancak çok mutlu değildim. Ticaret hayatı beni mutlu etmiyordu ve otuzlu yaşlarımın ortasına gelmiştim. Sinema tutkumu gelişen internet imkanlarıyla yeniden canlandırmaya karar verdim. Bu amaçla bir blog sayfası olarak Öteki Sinema‘yı açtım. İlk adım In Night Movies idi. Daha sonra Öteki Sinema adını aldı. İlk çok yazarlı sinema blogu olarak yayıncılığa başladık ve hala daha devam ediyoruz. 2005’te başlattığımız bu macera 17 yaşında ve aynı yazarlar yazmaya devam ediyor. Birlikte büyüyüp yaşlanan Rock grupları gibiyiz 😀 Sanırım biz bu dünyadan göçene kadar da devam edecek. Öteki Sinema beni çok mutlu eden bir oluşum.
Sonrasında 2009 yılında Öteki Sinema blog sayfasında yazdığım yazılar vesilesiyle Okan Bayülgen’in Disko Kralı programına davet edildim. O programdan hemen sonra sinema üzerine yazarak para kazanabileceğim yerlerden teklif aldım. Beyaz Perde kadrosuna girdim. 2012’de Medya Radar kadrosuna girdim ve televizyon eleştirileri de Yapmaya başladım. 2014 yılında Okan Bayülgen ile dostluğumuz devam ettiği için onun Habertürk’te yaptığı Haber Makinası programlarına sabit konuk olarak katıldım. Böyle gelişerek gitti…
B: Okan Bayülgen’in sahibi olduğu Dada Salon Kabarett’e de sahne alıyorsunuz. Murat Tolga Şen ile Okan Bayülgen’i birçok projede birlikte görüyoruz.
MTŞ: Okan Bayülgen öncülüğünde tiyatro sahnesine çıktım.
Star TV’de yayınlanan Dada Dandinista’nın son iki sezonunda metin yazarlığı yaptım. Yine Okan Bayülgen’İn yaptığı bazı belgesellerde metin yazarı olarak görev aldım.
Şu an da Okan Bayülgen ile çalışmamız devam ediyor. Sürekli birbirimizi görüyoruz 😀Kendisini hem medyacı, hem şov insanı hem de bir abi olarak seviyor ve sayıyorum. Uzun yıllar da bu çalışmanın devam etmesini istiyorum. Dada Salon Kabarett sahnesinde de oyunlarımız devam ediyor.
Tiyatro’ya başlama Hikayesi
B: Okan Bayülgen öncülüğünde tiyatroya başladım dediniz. Bize tiyatro sahnesine çıkma hikayenizi biraz daha detaylı anlatabilir misiniz?
MTŞ: Beni tiyatroya iten özel bir andan ziyade öze bir insan var: Okan Bayülgen. Eğer Okan Bayülgen olmasaydı ben şu an sahneye çıkmıyor olacaktım.
2014 yılında Okan Bayülgen’den gelen bir teklif ile kendimi sahnede buldum. Gençlik yıllarımda tiyatro yapmıştım. İzmit’te Sabancı Kültür Tiyatro’unsdaki amatör bir tiyatro topluluğundaydım ama profesyonel olarak sahneye çıkmak benim için çok heyecan verici bir deneyimdi. Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası oyunlarında oynamaya başladım. Halen daha bu oyunlarda oynuyorum.
Okan Bayülgen bana güvendi ve bu oyunda olmanı istiyorum dedi. 7 yıldır da Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası‘ nda oynuyorum ve hayatımdaki en değerli anılar orada birikiyor diyebilirim.
![](https://blog.biletino.com/wp-content/uploads/2022/03/19.jpg.webp)
B: Size ilham olan bir oyuncu ya da tiyatro oyunu oldu mu?
MTŞ: Bana hem ilham olan hem de yardımcı olan bir oyuncu oldu. Kerem Atabeyoğlu. Kendisi Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası‘nın ilk kadrosundaydı. Ben daha elimi nereye koyacağımı bilemezken, bu kadar profesyonel, bu kadar iyi bir oyuncuyla kendimi aynı sahnede buldum. Hem jestlerini, mimiklerini, hem de bedenini bu kadar iyi kullanan bir oyuncuyla benim gibi bir amatörün sahnede sırıtmaması imkansız. Kerem Atabeyoğlu da beni özel olarak çalıştırdı, bana oyuncu koçluğu yaptı. Bunu başarabileceğimi hissettirdi. Onun bana verdiği eğitim ve öz güvenle ben daha iyi bir oyuncu olduğuma inanıyorum.
Bu nedenle Kerem Atabeyoğlu’nun hakkını ödeyemem. Tabi Kerem Atabeyoğlu ile onun sevgili eşi Almila Uluer’i de anmak durumundayım. Onların da şu anda Güne Bakan Can Kırıkları oyunu sergileniyor.
İlk Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası kadrosunda yer alan bütün profesyonel oyuncular Burcu Kara, Ayçin İnci, Emrah Kolukısa benim için bir öğretmen vasfına bürünmüşlerdi.
İlk tiyatro yaptığım dönemde de şimdilerde çok meşhur olan, Kurtlar Vadisi’nin Memati’si Gürkan Uygun ile çalışırdık. Çok yakın arkadaşımdı, hala öyle. Çocukluk arkadaşlarımın birçoğu şu an tiyatro sahnesinde. Açıkçası, uzun bir süre tiyatroyu boşlayıp, geriden gelmeme rağmen onlara yetişmiş olmak, yanlarında var olmak hoşuma giden bir durum.
İlham olan tiyatro oyunu ise Bursa Devlet Tiyatrosu’nda sergilenen Kadıncıklar oyunu. Bu oyunu çok sevmiştim. Benim sahnede izlediğim en iyi şey olduğunu düşünüyorum. Hala daha o oyunun üstüne bir oyun izlemedim. Sahneye çıkmakla ilgili büyük bir ilham vermiştir.
B: Oynadığınız ilk oyun ve rol nedir? Bu oyunun sizin için özel bir yeri var mı?
MTŞ: Oynadığım ilk oyun Sabancı Kültür Tiyatrosu bünyesinde 42 kişilik dev bir oyuncu kadrosuyla sergilenen, canlı orkestrası olan Damdaki Kemancı oyunudur. Ben Damdaki Kemancı oyununda kötü bir Rus olan Sacha’yı oynuyordum. 40 kişi birlikte sahneye çıkmak çok keyifliydi. Danslar ediyorduk 😀 O oyunun orkestrasında yer alan isimler de önemli yerlere geldiler. Örneğin, Serhat Ersöz şu an Moğollar’ın klavyescisi.
Profesyonel anlamda ilk sahne tecrübem de Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası ve hala oradan devam ediyoruz. Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası‘nın iki oyunu var, birisi Şirket, diğeri ise Metres. Şimdi üçüncü oyunu çalışmaya başlayacağız, okuma provaları başlamak üzere.
B: Altından kalkamayacağınızı düşündüğünüz bir rol oldu mu? Kendinizi nasıl motive ettiniz? Murat Tolga Şen’i en çok zorlayan rol neydi?
MTŞ: Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası‘nda oynadığım iki oyunda da aslında zorlandım. Şirket oyununda zengin hastalarıyla düşüp kalkan bir estetik cerrahını canladırıyordum. Dörüdüncü perdede adamın başına gelmeyen kalmıyordu. Orada Okan Bayülgen’in de zorlamasıyla yaptığım ve ben bunu nasıl yapıyorum dediğim anlar mevcut 😀
Şu an oynadığım Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası Metres oyununda da bir komiseri canlandırıyorum. Bu komiser, sahneye çıkan bütün karakterlerden daha farklı, daha karikatür, absürt bir tip. Onu elimden geldiğince çılgın bir şekilde yorumlamaya çalıştım. Müfettiş Crusoe tadında ama içinde Şener Şen esintileri de olan bir karaktere büründürdüm. Seyirciden de olumlu tepki alıyor. O anlamda mutluyum. Ancak oyundan önce yaşadığım stresle ilgili olarak uykum geliyor ve sahnede esnerken bir anda kendimi sahnede buluyorum 😀
B: Sahneye çıktığınız ilk günle, bugün arasındaki fark nedir? Aynı heyecan ve gerginliği yaşıyor musunuz, yoksa sahnede artık daha rahat mısınız?
MTŞ: Sahneye çıktığım ilk gün zangır zangır titriyordum, seyircinin bunu fark etmemesi imkansız. Bir de üstüne üstlük grip olmuştum, 40 derece ateşle sahneye çıkmıştım ve her yerimden ter boşanıyordu. Şu anda çok daha rahatım. Bana bu rahatlığı veren “oynuyorum artık bu oyunu” inancı. Ek olarak da iyi oyuncu arkadaşlarım var ve onların rahatlığı bir şekilde size de geçiyor. Kubilay Çamlıdağ, Ercüment Aydın, Yücel Özeke gibi oyuncularla, sahne insanlarıyla birlikte çalışıyorum. Onların rahatlığıyla, güveniyle ben de sahneye çıkıyorum.
B: Sahneye çıkmadan önce gerçekleştirdiğiniz özel bir rutininiz var mı?
MTŞ: Bende biraz artikülasyon problemi var açıkçası. Okan Bayülgen de hep bahseder bundan. Bu nedenle biraz arkalara kaçıp, bakan birinin “bu ne yapıyor” diyeceği ağız egzersizleri yapıyorum.
Bunun dışında rutin olarak ölmüş anneme ve babama dua ederim sahneye çıkmadan önce. Bir oyuncu geyiği vardır, “annem öldü ben sahneye çıktım” diye. Eskiden bunu anlamsız bulurdum. Ancak 2018 yılında annemi kaybettikten 1 gün sonra sahneye çıkmak zorunda kaldım. Okan Abi aradı, istersen oyunu iptal edelim dedi. Ancak ben çıkmak ve oynamak istedim. Çünkü tiyatro oyunu oynarken sadece kendinize karşı değil, birlikte oynadığınız 12-13 kişiye karşı da sorumlusunuz. Sahneye çıktım ve bunun bana ne kadar iyi geldiğini, moral verdiğini fark ettim. Sahnede diğer oyuncularla dayanışma duygusu hissettim. O oyunu annem için oynadım. O oyundan sonra da bütün oyunları anne ve babam için, onların ruhuna değsin diye oynadım. Anne ve babam beni hiç sahnede göremedi, umarım oradan bir yerden izliyorlardır.
Murat Tolga Şen ile Dada Salon Kabarett ve Tiyatronun Geleceği Üzerine
B: Bugünlerde Dada Salon Kabarett sahnesinde sergilenen Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası oyununda yer alıyorsunuz. Daha öncesinde de Dada adlı TV programının yazı grubunu yönetiyordunuz. Buradaki tecrübelerinizden bahsedebilir misiniz? Dada Salon ile ilgili düşünceleriniz nelerdir?
MTŞ: Televizyonda metin grubunda çalışmak heyecanlı, eğlenceli ama her hafta epey stresli bir üretim yapıyorsunuz. Bu nedenle televizyon çok tercih ettiğim bir iş değil. Ancak belgesel için metin yazarlığı, mesela bu yıl Okan Abi’nin şirketinin çektiği Kuşadası Altın Güvercin Müzik Yarışması’nın belgeselinin senaryosunu yazdım, daha keyifli bir iş oluyor. Daha rafine ve daha kalıcı bir iş oluyor. Televizyonda yaptığınız işler çok kalıcı değil maalesef.
Dada Salon Kabarett ise Türkiye’de eşi benzeri olmayan bir iş. Alelade bir salon değil. O salonun en başından, çimentolar ortadayken, Okan Bayülgen hepimizi oraya görürdü ve bize hayallerinden bahsetti. O hayallerin tamamını da gerçekleştirdi. Bunun için hiç bir masraftan kaçınmadı. Yapalım da olsun diye değil; Dada Salon Kabarett hem oyunculara hem de izleyicilere kendisini değerli hissettiren bir mekan. Türkiye’de böyle çok az mekan var. Bunların çoğu da asırlık salonlar, mesela Kadıköy’deki Süreyya Operası. 2000’den sonra yapılmış mekanlar arasında Dada Salon Kabarett‘i tek geçerim. Müthiş bir mekan olduğunu düşünüyorum. Orada olmak, oynamak, başka etkinliklere gidip eğlenmek çok hoşuma gidiyor.
![](https://blog.biletino.com/wp-content/uploads/2022/03/18.jpg.webp)
B: Dada Salon Kabarett ve diğer tiyatro tecrübelerinizi göz önüne aldığınızda, tiyatronun geleceğininasıl değerlendiriyorsunuz? Son yıllarda birçok özel tiyatro açıldı, bunların önemli bir kısmı kapalı gişe oynuyor. İnsanlar tiyatroya daha meraklı ve ilgili. Bu günlere tiyatronun altın günleri diyebilir miyiz, yoksa bu yükselişin daha başında mıyız?
MTŞ: Seyircinin tiyatroya ilgisi var. Doğrulayamayacağım bir istatistik paylaşayım. Pandemiden önceki yıl sadece İstanbul’da 2 milyon tiyatro oyunu bileti satılmış. Sinemaya gidenden daha fazla tiyatroya giden insan var. Hem özel, hem devlet, hem de şehir tiyatroları birbirini tamamlıyor. Özel tiyatroların repertuvarı biraz daha kısıtlı, sahneleri küçük olduğu için oyuncu sayıları da daha az. Çünkü oyuncu ve teknik ekip arasında bir kazanç dağılımı var. bazen tek kişilik, bazen 3 kişilik oyunlar oluyor. Ancak ortaya çok sağlam işler çıkıyor. Benim de izlemekten çok zevk aldığım oyunlar çıkıyor. Oda tiyatrolarını takip ediyorum. En son Çağlar Çorumlu’nun mekanı olan TiyatrOPS’ta “İmdat! Ayı Beni Yiyor!” adında çok ilginç, tek kişilik bir oyun izledim ve oldukça beğendim.
Bence tiyaronun altın günlerini yaşayabiliriz. Ancak tiyatronun önünde engeller var. İşletme giderleri çok fazla. Şu an özel tiyatrolar elektrik, su ve diğer işletme giderleriyle boğuşuyorlar. Bilet fiyatlarına daha fazla zam yapılırsa seyircinin kaçacağını düşünüyorlar, ki haklılar. Aslında zam yapmak da istemiyorlar, çünkü tiyatro aşkla yapılan bir meslek. Biz bu oyunu oynayalım, şu kadar para kazanırız denilen bir meslek değil. Dolayısıyla bir sürü özel tiyatro şu anda ayakta kalma çabasında. Devletin, belediyelerin ya da özel şirketlerin destek vererek bu tiyatroları yaşatması lazım. Çünkü özel tiyatrolar çok nadide açan çiçekler ve kültür hayatımızda mutlaka olmaları gerekiyor. Tiyatroya gidip, izlemeyen bir insanın gerçek anlamda medenileşebileceğini düşünmüyorum.
Antik, eskilere dayanan ama günümüze kadar da gelebilmiş bir sanat formu. Bundan sonra da daha kıymetli olacaktır. Bunun için de canla başla çalışan bir sürü insan var, onlara destek olmak lazım.
Sinema Üzerine
B: Biraz da sinemadan konuşalım. Tosun Paşa ve Turist Ömer Uzay Yolunda filmleri ilk izlediğiniz filmler arasında yer alıyormuş ve sinemada çalıştığınız için bu filmleri onlarca kez izleme şansınız olmuş. Türk sinemasının bu süreçteki değişimini nasıl değerlendiriyorsunuz? Hem yüksek bütçeli filmler hem de bağımsız filmler uluslararası alanda güzel başarılar elde ediyor. Dünyaca ünlü yönetmenlerimiz ve oyuncularımız var. Sizce, 40 yıllık süreci ele aldığımızda bu gelişim yeterli mi? Murat Tolga Şen Türk sinemasını dünya sıralamasında nerelerde görüyor?
MTŞ: Ulusal bazda çok değerli bir sinemamız var. İnsanlar da ilgi gösteriyor. Mesela şu an Bergen filmi rekora koşuyor. 6 milyon izleyiciyi geçti, ki bu 2 haftalık sayı. İnsanlar iyi film olduğu zaman sinemaya koşuyorlar. Film festivalleri de bağımsız filmlere gereken ilgiyi gösteriyor, o filmlerin de izleyici kitlesi var.
Ancak eser olarak tel tük iyi film çıkıyor. genellikle bu tuttu, biz de yapalım kolaycılığı var. Bu benim çocukluğumda da gözlemlediğim bir durumdu.
Dünyaca ünlü yönetmen ve oyuncular konusunda ise daha yolun başındayız. Dışarıda sorduğunuz zaman Nuri Bilge Ceylan’ı biliyorlar, gerisini bilmiyorlar aslında. O yüzden sinemamızın daha çok tanınması, daha çok insana ulaşması lazım. Bu belki dijital platformlar sayesinde olabilir.
B: Peki Türk sinemasının geleceğini nasıl görüyorsunuz? Netflix gibi platformlar sinemayı nasıl etkiliyor? Bu tür platformların Türk sinemasına katkısı ne olur?
MTŞ: Sinema salonculuğuna katkısı olmaz ama sektör için iş üretiyorlar. Oyuncudan ışıkçıya bir sürü insana maddi kazanç sağlıyor. Ama sinema sanatına katkısı nedir diye sorarsanız şimdiye kadar çıkan işlerden pek bir umudum yok açıkçası. Özellikle Netflix işlerinde bir kolaycılık görüyorum. Büyük umutlarla başlıyorum izlemeye, sonrasında sıkılarak, “Ee, bu ne?” diyerek bitiriyorum bir sürü filmi. Biraz daha özenli olunmalı o konuda. Bazı dijital platformla daha özenli. Mesela BluTV’nin prodüksiyonları daha çok hoşuma gidiyor. Exxen ve Gain’de sonradan gelmelerine rağmen onlar da ilginç işlere imza atıyorlar ama sinema filmi çeken tek platform şu anda Netflix .
Yakında Disney Plus ve HBO Max Türkiye’de var olacak. Onlar da sinema filmi çekeceklerdir diye düşünüyorum. O zaman ortalık şenlik yeri olacaktır diye düşünüyorum. Hep birlikte izleyip göreceğiz.
B: Klasik soruyu da soralım; sinema mı, tiyatro mu? Hangisinde yer almaktan daha çok hoşlanıyorsunuz?
MTŞ: Tiyatroda sahneye çıkıyorum, sinema da eleştirmenlik yapıyorum. İkisi de farklı disiplinler. Dolayısıyla ikisinde de olmak hoşuma gidiyor. Bu nedenle tiyatroya ya da metin yazarlığına başladığımda sinema eleştirmenliğini terk etmedim. Şu anda da sinema ve televizyon eleştirileri yazıyorum. Youtube kanalımda da yayınlar yapıyorum. Sahneye çıkıyorum ve metin yazarlığı yapmaya devam ediyorum. Çok değerli, iyi bir Türk ressamı olan , Türk resim sanatının yaşayan en büyük ustaları arasında olan Yalçın Gökçe’ye bağlı yardımcı ressamlık yapıyorum. O resim atölyesinde de çok mutluyum bu arada.
Yani sabah kalkıp yazımı yazıyorum, kahvemi içip kahvaltımı yapıyorum. oradan atölyeye geçiyorum. Oradan çıkıp sahneye geçiyorum. Oyunumu oynuyorum ve akşam evime çok yorulmuş ama çok mutlu bir insan olarak dönüyorum. Bu bana hayatın verdiği bir lütuf, minnettarım. yanımda olan herkese çok teşekkür ederim.
B: Murat Tolga Şen sinema ve tiyatroya yıllarını vermiş birisi. Tiyatro kariyerinin henüz başında bulunan gençlere vermek isteyeceğiniz bir tavsiye var mı?
MTŞ: Arkadaşlar çok çalışın. Yetenekli olmak bir yere kadar. Gayret etmek, sebat etmek, direnmek önemli. Yeni kuşakta gördüğüm kadarıyla bir sabırsızlık var. Her şey hemen olsun istiyorlar. Ancak, ben Öteki Sinema’yı 2005’te açmıştım ve Okan Bayülgen’in dikkatini 2009 yılında çekti. Aradan geçen, benden kimsenin haberdar olmadığı 4 yıl var. Hatta daha öncesinde farklı sitelerde de yazdım. Bu 6-7 yıl boyunca, kendi kendime uğraştım durdum.
Emek verirseniz bir yerde kıymetini buluyor. O yüzden emek vermekten vazgeçmeyin. Aklınıza Esaretin Bedeli filmini getirin 😀Orada da filmin kahramanı 27 yıl boyunca bir tünel kazarak özgürlüğüne kavuştu. çay kaşığıyla kazdı o tüneli ve çok sıkı korunan bir hapishaneden kaçtı. Nerede, ne şartlar altında olduğunuzun, imkanlarınızın çok bir önemi yok. Bir işi ne kadar uzun süre, gayretli ve azimli yaptığınız önemli. Bunu yaptığınız sürece eninde sonunda olmak istediğiniz noktaya geleceksiniz. Umarım ben de bu röportajı okuyan herkese bu bilgiyi geçirebilmişimdir.
Bu röportaj için Biletino.com‘a teşekkür ediyorum ve iyi günler diliyorum.
Türk sinema ve tiyatrosuna verdiğiniz emekler ve bu röportaja ayırdığınız zaman için Biletino.com olarak çok teşekkür ederiz.
Murat Tolga Şen ile yaptığımız bu röportajı beğendiniz mi?
Dada Salon Kabarett’in bir diğer yeteneklerinden Nihal Usanmaz ile gerçekleştirdiğimiz röportajımıza buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.