Bu yazımızda İstanbul’un kültür ve gezi programlarının ayrılmaz bir parçası olan, gizemli ve mimarisiyle de büyüleyici bir yapıyı konu alacağız: Tarihi Yerebatan Sarnıcı. İlk bakışta, suların içinden sonsuzluğa kadar uzanıyormuş hissi veren sütunlarıyla görenleri kendisine hayran bırakan bu tarihi yapı, 1985 yılından beri UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alıyor. İstanbul’da görülmesi gereken önemli kültürel varlıklar arasında bulunan Tarihi Yerebatan Sarnıcı, günümüzde içinde su bulunsa dahi sadece tarihi eserler arasında yer alarak ziyaretçilerini kabul ediyor. Aynı zamanda pek çok uluslararası etkinliğe ev sahipliği yaparak İstanbul’un eşsiz güzelliğini tüm dünya ile paylaşıyor. Gelin bu etkileyici yapının görkemli, mermer sütunları arasında küçük bir gezintiye çıkıp geçmişin izlerini beraber sürelim.
Yerebatan Sarnıcı’nın Hikayesi

Aslında bir Bizans yapısı olan Tarihi Yerebatan Sarnıcı, yaklaşık olarak M.S. 500 – 550 yılları arasında, Bizans imparatoru I. Justinian’ın emri üzerine inşa edilmiş. Bu nedenle “Bazilika Sarnıcı” olarak da adlandırılıyor ama bu büyük yeraltı sarnıcı, suyun içinden yükselen sayısız görkemli sütunuyla halk arasında “Yerebatan Sarayı” olarak da anılıyor. Sonuçta ismi ne olursa olsun sarnıç, İstanbul’un günümüze dek en iyi korunmuş sarnıcı olma özelliğine sahip. Demek oluyor ki; Yerebatan Sarnıcı’nı ziyaret ederseniz yakın tarihimizden geriye kalanları kendi gözlerinizle görme şansını elde edebilirsiniz. Bu büyüleyici yapıyı değerli olduğu kadar ünlü yapan özelliklerinden biri de bu.
Yerebatan Sarnıcı’nın Mimari Özellikleri

Ayasofya ve Cağaloğlu arasında yer alan ve oldukça büyük bir sarnıç olan Yerebatan Sarnıcı, 140 metre uzunluğu ve 70 metre olan genişliğiyle dev bir alanı kaplıyor. Dikdörtgen biçimindeki bu yapının zemini ve kalın duvarları “Horasan Harcı” adı verilen bir malzemeyle kalın bir tabaka halinde sıvanarak su geçirmez hale getirilmiş. Kullanıldığı dönemin en önemli su kaynaklarından biri olmuş çünkü; 9.800 m2 alanıyla, 100.000 ton su bulundurma kapasitesine sahip. Bu dev sarnıcın içine 52 basamaklı taş bir merdiven inerek ulaşılıyor. Aşağı inen ziyaretçileri ise 9 metre yüksekliğinde 336 adet görkemli sütün ve onların su üstündeki büyüleyici yansımaları karşılıyor. Bu kocaman sütunlar mimarileriyle büyük ilgi uyandırıyor çünkü, oldukça büyük boyutlarına rağmen çoğunlukla tek parçadan oluşuyor.
İlginç bir detay olarak; yapının ağırlığını taşıyan sütunların, daha eski yapılardan toplandığı anlaşılan, çeşitli mermer türlerinden yontulmuş olduğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle de sütunların bir kısmı Dor mimari estetiğini yansıtırken, diğer kısmı ise Corinth mimari estetiğini yansıtıyor. Sarnıcın sütunlarıyla ilgili en gizemli ayrıntıyı sona sakladık. Yerebatan Sarnıcı’nın kuzeybatı köşelerindeki sütunların altında yer alan kaideler üzerine iki Medusa Başı yontulmuş. Bu kaidelerin neden sarnıç inşaatında kullanıldığı hala cevap bulamamış bir soru olarak sarnıcı gizemli, hatta biraz da ürpertici kılıyor. Mimarisiyle insanı başka bir dünyaya götüren Tarihi Yerebatan Sarnıcı’nı inşa etmek için ise 7000’den fazla kölenin çalıştığı ve tamamlanmasının yaklaşık olarak toplam 38 yıl sürdüğü tahmin ediliyor.
Yerebatan Sarnıcı Medusa

Hemen hemen her tarihi yapının efsaneleşmiş bir hikayesi olduğu gibi, Tarihi Yerebatan Sarnıcı’nın da onu gizemli hatta biraz da ürkütücü kılan, efsaneleşmiş bir hikayesi var. Hikâyenin çıkış kaynağı ise sarnıcın kuzeybatı köşesindeki, iki sütunun altında kaide olarak kullanılan, iki Medusa başı… Roma Dönemi heykel sanatının en iyi korunmuş örneklerinden olan Medusa başları, sanıcın yerli ve yabancı ziyaretçileri tarafından en çok ilgi gören parçaları. Bu parçaların hangi tarihi yapıdan sökülerek sarnıca getirildiği ise hala bilinmiyor. Konunun uzmanları, Medusa başlarının yalnızca sütunları taşımak için kullanılan kaideler olduğunu söyleseler de elbette farklı düşünenler de var.
Efsaneye göre Medusa, Tarihi Yerebatan Sarnıcı’nın koruyucusu olarak anılıyor. Yunan Mitolojisi’ ne göre yeraltı dünyasında Gorgon adlı üç dişi canavar bulunuyor ve Medusa da bu canavarlardan bir tanesi. Eşsiz güzelliği ile herkesi büyüleyen Medusa, bir gün onun güzelliğini kıskanan tanrıça Athena tarafından lanetleniyor. Lanetin sonucunda uzun saçları koyu renkli, korkunç yılanlara dönüşüyor ve tüm güzelliği ortadan kayboluyor. Hatta Athena, Medusa’yı öylesine kıskanıyor ki artık güzel kızın gözlerine bakan herkes taşa dönüşüyor.
O günden sonra canavar olarak anılan Medusa, Tarihi Yerebatan Sarnıcı gibi görkemli ve özel yapıları kötü niyetli kişilerden ve izinsiz ziyaretçilerden korumak için orada bulunuyor. Gerçekten de biraz ürpertici bir ayrıntı olarak; Medusa başlarının ters durduğunu da söylemeden geçmeyelim…
Yerebatan Sarnıcı’nı Yeniden Hatırlamak

İstanbul’un fethedilmesinden yaklaşık 100 yıl sonra yerel balıkçılar tarafından keşfedilen sarnıç, Osmanlı döneminde çevresindeki halkın su ihtiyacını büyük oranda karşılamaya devam etmiş. Bunun yanı sıra padişahların ikamet ettiği saray olan Topkapı Sarayı’nın efsanevi güzellikteki bahçelerine de su vermek için Tarihi Yerebatan Sarnıcı kullanılmış. Sarnıç içinde biriktirilen su ise, Cebeciköy Kemeri vasıtasıyla 19 km uzaklıkta yer alan Belgrad Ormanı’ndan, uzun bir yol kat ederek gelmiş. Ancak Osmanlı halkının genel inanışı olan İslam’a uygun olarak durgun suyun kullanılmaması gerektiğinden sarnıç, bir süre sonra kullanılmamaya başlamış.
Osmanlı’nın kendi inanışına uygun alt yapı sistemini oluşturmasından sonra Tarihi Yerebatan Sarnıcı 16. yüzyıla dek hemen hemen unutulmuş. Ta ki 1550 yılı civarında Bizans İmparatorluğu’ndan geriye kalanları araştırmak üzere kaşif Petrus Gyllius İstanbul’u ziyaret edene dek… İşte Tarihi Yerebatan Sarnıcı’nın tekrar tarih sahnesindeki yerini alması böyle gerçekleşiyor.
Yerebatan Sarnıcı Restorasyon Çalışmaları

Her tarihi eser gibi, Tarihi Yerebatan Sarnıcı da pek çok onarım sürecinin ve restorasyon çalışmasının sonucu olarak bugünkü ihtişamını ve güzelliğini korumaya devam edebiliyor. Hatta Osmanlı İmparatorluğu Dönemi‘nde keşfedildikten sonra iki defa onarılıyor. İlk onarım 1723 yılında, 3. Ahmet döneminde, Mimar Kayserili Mehmet Ağa tarafından gerçekleştirilirken, ikinci onarım ise Sultan 2. Abdülhamid döneminde gerçekleştiriliyor.
Daha da yakın tarihe gelindiğinde, zamana karşı dik durmak konusunda biraz daha yardıma ihtiyaç duyan Tarihi Yerebatan Sarnıcı bu kez de 1987’de, İstanbul Belediyesi tarafından tekrar elden geçiriliyor. Temizlik ve onarım çalışmaları uzun zaman alsa da içine bir de gezi platformu eklenerek turistik bir cazibe merkezi haline geliyor. 1000 yaşını geçkin olmak hiç de kolay olmadığından 1994 yılının Mayıs ayında yeniden büyük bir temizlik ve bakım gerçekleşiyor.

Günümüzde hala İstanbul’un kültürel mirasları arasında önemli bir yeri olan tarihi sarnıç son bir onarımdan daha geçti. Tarihi Yerebatan Sarnıcı çok yakın bir tarihte, 2017 yılında başlayan restorasyon ve güçlendirme çalışmalarının son bulmasıyla birlikte, Temmuz 2022 yılında yeniden ziyarete açılmış bulunuyor. Bugün isteyen herkes İstanbul’un en çok ilgi gören tarihi yapıları arasında 3. sırada yer alan bu harika sarnıcı ziyaret edebiliyor. Tarihi Yerebatan Sarnıcı müze ve tarihi yapı olarak ziyaretçilerine kapılarını açmanın yanı sıra pek çok etkinliğe de ev sahipliği yapıyor. Siz de sarnıcın ev sahipliği yaptığı etkinliklere katılabilir ve bu büyülü atmosferi yaşayabilirsiniz. Hatta suyun içine metal paralar atarak dilek dileyebilir, yüzen balıkları seyredebilir, suyun üzerinde yürüdüğünüzü hayal edebilir ve daha da iyisi bu yazıda anlatılanları gidip kendiniz deneyimleyebilirsiniz.
Yerebatan Sarnıcı giriş ücreti 2022’de ne kadar?
İBB Kültür A.Ş. tarafından 2022’de güncellenen Yerebatan Sarnıcı giriş ücretleri ziyaretçi kategorisine göre değişiklik gösteriyor. Yerli Ziyaretçi: 50,00 TL, Yabancı Ziyaretçi: 190,00 TL, Öğretmen, Öğrenci ve Askeri Personel: 20,00 TL olarak giriş ücreti tarifesi bulunuyor. İBB’ye bağlı olması nedeniyle Müzekart geçerli değil. Kapıda nakit veya kredi kartı ile ödeme yaparak giriş yapılabiliyor.
Yerebatan Sarnıcı nerede?
İstanbul’un Fatih ilçesinde Yerebatan Caddesi üzerinde yer alan Tarihi Yerebatan Sarnıcı, Ayasofya Camii’ne yaklaşık olarak 500 metre mesafededir. Tarihi Yarımada sınırlarında yer alan Sarnıç, İstanbul’un en popüler tarihi destinasyonlarına yakın mesafede konumlanmıştır.